Eylem Şahin

Eylem Şahin


Kağıttan Hayatlar

31 Mayıs 2021 - 10:19

Çocuk yaşlarda sokaklara atılan Mehmet, Mücadele Çıkmazı sokağında arkadaşlarıyla birlikte kağıt toplayıcılığı yapar. En yakın arkadaşı Gonzi'nin çuvalından Ali çıkar, aslında çuvaldan çıkan Mehmet Ali'dir. Filmin devamında da Mehmet ve Ali'nin "maceralarına" tanıklık ediyoruz. Film "bir insanı maddi koşullar değil de, ancak kendisi koruyabilir." mesajı veriyor. Bu yönüyle aslında verilen mesaj, topluma sırt dönmek. Bu da çaresizliği, olanaksızlığı getiriyor. Filmin sunduğu, toplumun önüne konmAya çalışılan bu gelecek, geleceksizlik. 
Mücadele Sokağından tam da beklenen şey!

Anneyi, çöp toplayıcısının çuvalına yani sokaklara bırakmayı zorlayan, evdeki şiddet. Tahsin Baba'nın bu durumda Mehmet'e sorduğu soru "Çocuk dayak yerken anası ne bok yiyormuş?" Yani annenin çocuğu korumadığına ikna etmeye çalışıyor. Burada "anne" figürünü bu denli yorumlamak, yaşamdan yaşamı silmektir. Şunu da sorgulamak gerekir; bu olaylar yaşanırken dünyada bir tane bile polis, bekçi, kamu görevlisi kalmamış mı? Filmin bu kısmı da biraz alaycı. Aynı zamanda Mücadele Çıkmazı sokağında, mahalle boyu sokak çocuğu bulunuyor, burada "Türkiye'deki tüm anneler evdeki şiddetten ötürü veya başka sebeplerden çocuğunu sokaklara atıyor" algısını yaratmak da ideolojik olarak sıkıntılı.

Filmin izleyicinin önüne sunduğu "güzel" bir arkadaşlık var Gonzi ile Mehmet Ali'nin. İki kağıt toplayıcısı, hayatlarını bir etmişler. Mehmet Ali her hastalık yaşadığında, Gonzi kolunun altına girip hasteneye götürüyor ve bu kadar. Belki de kardeşi kadar yakın olan Gonzi, Mehmet'in halüsinasyonları karşısında kılını kıpırdatmadan izler durumda ve diğer kağıt toplayıcılarını da organize etmiş, kısaca bugünü kurtarıyor. Gonzi ile Mehmet Ali kardeş kadar yakınlar, ama Mehmet Ali hem psikolojik hem de fiziksel olarak hasta. Ali'nin kaçırılmasını halüsinasyon gören, arkasından hastanelik olan bir Mehmet Ali'yi, kanının yarısından fazlası makinada olan bir Mehmet Ali'yi hastanede tutabilmesi mümkün değil!

Mehmet'in ölüme gittiği sahnedeyse, can arkadaşı Gonzi onu engellemeye çalışır. Ancak Tahsin Baba'nın "bırak" demesi üzerine, halüsinasyonlar görerek arabaya binen, fiziksel ve zihinsel hastalıkları olan  birini sokağa bırakırlar. Tam da bir aileden görmek isteyeceğimiz şey! Bu kısımda Tahsin Baba'nın, Mehmet'e "çocuk dayak yerken anası ne bok yiyormuş?" sahnesindeki anne, aslında Tahsin Baba. Mehmet Ali'yi zihinsel hastalıkları döver ancak "baba" onu sokağa bırakır. Bu sahnede annenin de ne yediğini, Tahsin Baba görmüş oluyor.

Film aslında ele aldığı şiddet konusu, toplumun hassasiyetlerine dem vuruyor ama bunu toplumdan kopararak yapıyor. Bu yönüyle, insandan ve toplumdan uzak bir hayat kurguluyor. Karamsar, bireyci;
- Toplum seni koruyamaz
- İnsan kendini ancak kendi kurtarır
- Anneler tüm çocukları sokaklara atar
- Yanındaki can arkadaşına bile güvenmemelisin
- Gerçekle hayali birbirine karıştırmak bu da bir nevi son
- Öldüğünde anneni göreceksin
- Saldırılar toplumdan geliyor
- Sokak çocukları asla kurtarılamayacak
Ve mücadele çıkmazdır. 

Aslında bu yönüyle, emperyalizmin, liberalizmin yani sistemin çöküşünün karşısında kurmak istediği dünyayı ve geleceği görüyoruz. Bu yayını Netflix'in orijinal yapımının olmasına şaşırmamak gerek. Hem Netflix'in mevcut içerikleri, hem de emperyalizmin gençliğe saldırıları bize bunu gösteriyor. 

Filmdeki en ilginç şeylerden birisi, çocuğu sokağa atan anne, en sonda bir dakika gördüğümüz hemşire dışında filmde bir tane kadın yok. Travesti var, kadın yok. Bu yönüyle de kendine yabancılaşmanın, toplumsallaşmasına hizmet ediyor.

Film, Netflix'in ideolojilerinin altında oluştuğu için çürümeyi dibine kadar göstermiş. Dünyadaki her şey siyasiyse, Netflix'in mevcut siyasetleri yıkım dolu bir dünya vaat ediyor. Toplum; yobaz, üretmeyen, tekil, geleceksiz, çaresiz, toplumsuz....

Kağıttan Hayatlar filminin kapanış cümlesi "Sokak çocuğuydu Mehmet Ali. Üstünü örten bir anası yoktu. Kimsesizdi. Bizler gibi." Bu da filmin toplam ideolojisinin "dramatik" kısmı olmuş oldu.
Netflix'in çürümüş yayınlarının yerine, paylaşımcı, dayanışmacı, planlı, umutlu ve hayatta yaşanabilecek mevcut çelişkilerin çözümlerini filmlerimizde izlemek istiyoruz.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum