NEDİR NE DEĞİLDİR?

Nurcihan Körpe

Merhaba,

Bugün sizlere dizilerde izlediğimiz terapi seanslarından bahsetmek istiyorum. Şu anda popülaritesi olan diziler hepimize psikoterapi denen bir “şey”in olduğunu gösterdi. Bu dizilerle beraber bazı farkındalıklar da oluştu, bu açıdan kendi mesleğim adına memnunum. Örneğin “deliler psikoloğa/ psikiyatra gider” algısı yıkılmaya başlandı. Bunun bir ihtiyaç olduğu, bu hizmeti alabilmek için illa toplumca alışılagelmiş bir kavram olan “deli” olmak gerekmediği anlaşıldı. Delilik denen bir şey olmadığı, bu kelimenin kişileri damgalamak için kullanıldığı anlaşıldı belki de.  Bu açıdan memnunum. Fakat belki dizi gereği değiştirilen senaryolarda, belki de reyting arttırabilmek için yapılan yanlışlıklar da kaçınılmaz oldu. Örneğin kendi sosyal çevremden şunu çok duyar oldum: “psikoloğa/psikiyatra gittim hiç izlediğim dizideki gibi değildi. Kadına/adama anlatıyorum ööylece yüzüme bakıyor. Bu diziyle hiç alakası yok. Ya da acaba başka birine mi gitsem?” 

Öncelikle izlediğimiz dizilerin aksine terapistinizle terapi odasında kahve içemezsiniz. Kahve içmek isteseydiniz zaten bir cafeye giderdiniz ve ya bunu eşiniz dostunuzla da içebilirdiniz. Terapi odasında danışanla kahve içmek danışanda arkadaşlık, ahbaplık duyguları uyandıracaktır ki bu profesyonel bir yaklaşım değildir.

İkinci olarak terapistiniz size tavsiye vermez, yargılamaz, hayat dersi vermez.  Bir yol varsa eğer terapist yol gösterici değildir. O yolda yanınızda olan kişidir. Siz duygularınızı açtığınız an terapistinizin yüzünde hüzün, küçümseme ve ya diğer duyguları görmezsiniz. Görseydiniz şayet “psikolog bile benimle ağladı, o bile vah vah der gibi baktı, benim derdim karşısında duygulandı demek ki yaşadıklarım çok ağır ve ya aşılamaz şeyler” gibi şeyler düşünmeye başlardınız, hatta belki daha fazlası… Bu durumdan ikincil kazanç bile aramaya başlardınız büyük olasılıkla. Bunun gibi birçok şeyi beraberinde getirirdi eğer psikoloğunuz da sizinle beraber ağlasaydı. Çünkü bu da profesyonel bir yaklaşım değildir. Psikologların etik ilkelerinden biri de yararlı olmak, zarar vermemek. Bu gibi durumlar size yine psikolojik açıdan zarar verecektir. Sizinle birlikte ağlamasını isteseydiniz yine derdinizi bir arkadaşınıza anlatabilirdiniz. Ama birinin de olaylara objektif bir açıyla bakması gerekir. 
Üçüncü olarak terapistiniz size sarılmaz, teselli etmez. Bunun nedeni yukarıda anlattıklarımla aynı.
Son olarak bazı kısa bilgiler vermek istiyorum. 
Şu konuda toplumun kafası çok karışık “psikolog ilaç yazar mı?” bunun cevabı:
Hayır, psikologlar ilaç yazmaz. İlaç yazan psikiyatrdır. 
İkisinin arasındaki fark psikiyatr tıp hekimidir.
Terapi parkta, bahçede, okulda, evde, komşuda yapılacak bir şey değildir.  Terapötik bir ortam gereklidir.

Psikologların, Türk Psikologlar Derneği tarafından hazırlanmış uymak zorunda oldukları bir “etik yönetmeliği” vardır.

Bunların arasında yine çok sık karşılaştığımız bir ilke var. Örneğin komşunuzla konuşuyorsunuz ve “ben şu psikoloğa gittim, iyiydi sende git” derseniz ve o kişi bahsedilen psikoloğa giderse, psikolog o görüşmeyi kabul edemez. 

Aile terapileri haricinde ayrı olarak o ailenin bireyleriyle bireysel terapi yapılamaz. Buna çoklu ilişki deniyor ve etik yönetmeliğince kabul görmez.  Bunun nedeni de objektif yaklaşıma zarar verecek oluşudur.

Son olarak hangi uzmana giderseniz gidin, sizden ricam gittiğiniz kişinin alanda yetişmiş olmasına dikkat edin. Psikolog, Üniversitenin Psikoloji bölümünü bitirmiş kişidir. Lütfen gittiğiniz kişilerin diplomalarını sorun. Bizlere henüz psikoloji lisans eğitimimize devam etmekteyken, meslek etiğini sıkı sıkıya öğrettiler. Her mesleğin etik kuralları olması gayet güzel bir durum ama bunu destekleyici bir meslek yasası da gerekir. Maalesef psikoloji alanında meslek yasamız olmadığı için psikolog olmayıp terapi yapmakta olan binlerce insan var.

Bu yazıda anlatacaklarım bu kadar eğer bana sormak istediğiniz şeyler varsa instagram hesabımdan iletişime geçebilirsiniz. Kendinize iyi bakın.
Sağlıkla kalın.